Image Hosted by ImageShack.us

   
  tasoluk ülkü ocakları
  dokuz ışık
 

I. Milliyetçilik
Millî birlik ve bütünleşmenin tesisinde, millî mukaddesler, şuur ve ülküler etrafında kaynaşmış bir toplum olmada insanlarımızı güçlü ve Büyük Türkiye Ülküsü yolunda harekete geçirmede, kalkınmanın psikolojik dinamiğini teşkil edeceğine inanılan milliyetçilik , Türk milletine karşı beslenen derin sevginin bir ifadesidir. Kalbinde başka bir ırkın gururunu taşımayan ve kendini samimî olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk'tür. Türk milletine mensup olan herkes, bu milletin haklarını daima her çeşit tesirlerden uzak, her şeyin üstünde bulundurulması için çalışmak zorundadır. Bu sebepten dolayı milliyetçilik, Türk milletinin içinde bulunduğu müşkül durumdan bir an önce en modern en ilmî metotlarla çıkarılacak, en kısa yoldan modern uygarlığın en ön safına geçilmesini sağlama duygusundan kuvvet alır . Özetle her şey Türk milleti için, Türk milleti ile beraber ve Türk milletine göre sözleriyle anlatılabilecek milliyetçilik ilkesi Türk milletine bağlılık, sevgi, Türkiye devletine sadakat ve hizmettir .

II. Ülkücülük :

Nemelâzımcılığın, vurgunculuğun, kozmopolitliğin yaygınlaştığı bir cemiyet yapısında feragati, fedakârlığı ön plâna alan devlet ve millete hizmet aşkını ifade eden ülkücülük Türk milletini en kısa yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak, mutlu, müreffeh hâle getirmek, bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip hayata kavuşturmaktadır.

Ülkücülük bir macera fikri değildir. Türkiye'yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul eder . İlim, akıl ve tecrübe ülkücülüğün ruhunu oluşturur .

III. Ahlâkçılık :

Manevî değerlerin ayaklar altında çiğnendiği, insanlarda Allah korkusunun, acıma duygusunun, vicdan muhasebesinin zayıfladığı, her geçen gün yozlaşan ve çözülen sadece, maddeye önem veren bir toplum yapısından; birbirini seven sayan, beşerî ilişkilerde ahlâklı ve faziletli, maneviyatta en yükseğe çıkmış bir toplum olarak en yüksek moralle kalkınma davasına koşabilmek için gerekli olan ahlâkçılık ilkesi , Türk milletinin ruhuna örf ve âdetlerine uygun yüksek varlığını korumayı ve geliştirmeyi öngören esaslara dayanır .

Şüphesiz ahlâkçılık çok önemli bir prensiptir. Ahlâk herkesin esasıdır.

Ahlâkı olmayan bir toplumun hiçbir işi başarılı olamaz ve o toplumda hiçbir şey yolunda gitmez. Fakat ahlâkçılığın dayandığı birtakım temeller vardır. Bizim ahlâkçılığımızın dayanacağı temeller şunlardır: Türk ahlâkı, Türk geleneklerine, Türk ruhuna, Türk milletinin inançlarına uygun olacaktır. Türk ahlâkı hiçbir zaman tabiat kanunlarına aykırı olmayacak, tabiat kanunlarıyla da bağdaşan birtakım temellere dayanmış bir ahlâk olacaktır. Türk milletinin yaşamasına zararlı olacak kaideler Türk ahlâkçılığının içinde yer alamaz .

IV. İlimcilik
"İlim Çin'de de olsa arayınız" düsturunun ışığında dünya çapında bir âlimler ordusu yetiştirmeyi gaye edinecek en kısa zamanda, en kısa yoldan muasır milletler seviyesinin üstüne çıkma ülküsü yolundaki gayretlerde müspet ilimlere olan ihtiyacın bir ifadesi olarak ilimcilik , olayları ve varlığı ön yargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mantalitesiyle incelemek ve girişilecek her çeşit faaliyette ilmi önder yapma prensibidir .

V. Toplumculuk :

Bir yandan "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" inancıyla, diğer yandan milletimizin "Devlet Baba" geleneği içerisinde toplumun her ferdini gözetip, "Dağda kaybolan koyundan sorumluluk duymak" felsefesi ile insanımıza yaklaşmanın ve kucaklamanın yolu olarak ifade edilen toplumculuk , her çeşit faaliyetin toplum yararına olacak şekilde yürütülmesi görüşüdür . Üç ayrı bölümde izah edilebilir.

a- Özel Teşebbüs: Toplumun kalkınmasında özel teşebbüs desteklenip, himaye edilecektir. Ancak bu konuda iş verenle işçinin karşılıklı olarak haklarının korunması ve bu iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol, tanzim ve nezaret altında bulundurulması şarttır.

b- Küçük Sermayelerin Birleşmesi : Memleketimizde yapılması icap eden büyük işlerin başarılması için halkın elindeki küçük tasarruflar teşvik edilerek devlet tarafından tanzim ve organize edilerek halkın sermayedar olacağı büyük ekonomik teşebbüslere girişilmesini gaye edinen bir görüştür.

c- Sosyal Yardım ve Güvenlik Teşkilâtı : Türk milletini içine alacak bir sosyal yardımlaşma ve güvenlik teşkilâtı meydana getirmek görüşüdür. Ayrıca sağlık ve adalet güvenlinin sağlanması da düşünülen diğer bir iştir .

VI. Köycülük:

İleri ve modern bir tarım seviyesine ulaşmış her türlü sanayi imkânlarının tahsis edilerek tarım sanayi yapısına kavuşmuş; devletin her türlü hizmetlerinden yararlanılmak suretiyle yokluk ve sefaleti yenerek milletin sosyal dilimleri içerisinde lâyık olduğu yeri alacak köycülük ilkesi geliştirilmiştir. Köylünün tefecilerin elinden kurtarılması ve ihtiyacı olan kredi ve diğer yardımların sağlanması için kooperatifleşmeyi hedef alır. Bilhassa orman bölgesinde yaşayan köylüleri öncelikle ve hızla refaha kavuşturmak amacını güder .

VII. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik:
Kişi ve toplum mutluluğunu engelleyici bütün tesirleri yıkarak hürriyetleri sağlama ve korumayı devletin asıl görevi sayan bir anlayışla zulme, baskıya, sömürüye, güdümlü toplum olmaya karşı insan şeref ve haysiyetini temel hak ve hürriyetleri gerçekleştirmeyi, inançları serbestçe yaşamayı ilke edinen bir zihniyet içerisinde hürriyetçilik ve şahsiyetçilik ilkesi geliştirilmiştir.

Burada bahsedilen "Hürriyet" Birleşmiş Milletler Anayasası'nda yazılı olan bütün hürriyetlerin sağlanması anlamında kullanılmıştır. (Söz, vicdan, yazı, bilim hürriyeti, sosyal, ekonomik hürriyet..)

VIII. Gelişmecilik ve Halkçılık:
Millî şahsiyeti koruyarak kesintisiz bir olgunlaşma, ilerleme ve yücelme ülküsü içerisinde halkın menfaatlerini en geniş şekilde ve aynı yöntemle yönetim ve denetim imkânları tanıyarak egemenliğin gerçek sahibi ve kaynağı olan Türk halkının her iyi şeye lâyık olduğu inancı içinde gelişmecilik ve halkçılık ilkesi geliştirilmiştir. Bu ilke; elde edilenle yetinmemek ve daima daha ilerisini istemek ve bunu elde etmek için gayret göstermek şuurudur. Ancak bu gayret ve çabalarda Türk milletinin tarihinden, millî benliğinden ve kökünden kopmadan yükselmek ve ilerlemek esas gayedir. Yapılacak her işte halka doğru halkla beraber olmayı ilerlemenin ve yükselmenin vazgeçilmez bir prensibi olarak kabul eder .

IX. Endüstricilik ve Teknikçilik:
Ülkemizi en kısa zamanda ve en kısa yoldan bir bilgi toplumu hâline getirerek en yeni teknolojileri araştıran, bulan, elde eden bir toplum olarak dünyanın en gelişmiş ülkelerinin yanında şerefli yerini almasını sağlayacak sanayileşmeyi, teknolojik kalkınmayı başarmak ve hiçbir zaman lâyık bulmadığımız "gelişmekte olan ülkeler" sınıfından kurtularak "gelişmiş, kalkınmış, endüstri ötesi toplum" gibi sınıflara bir an önce erişmesini temin gayesiyle ifade olunur .

MHP'ye göre "Devlet bölünmez bir bütün olan milletin teşkilâtlanmış hâlidir" . Bu teşkilâtlanmayı en iyi biçimde gerçekleştirecek olan da "millî devlet"tir. Millî devlet ise şu şekilde ifade edilmektedir.

Birinci anlamda millî devlet, devletin tek ve aynı milletten kurulduğunu ifade eder. Millî devlet fikri ile milliyetçilik hukukî bir anlam kazanır. TC millî bir devlettir. Bir milletin kendi bağımsız devletini kurmasına, ona kendi adını, ülküsünü ve özelliklerini vermesine millî devlet adı verilir.

Millî devlet emperyalizme karşı olup, devletlerin eşitliği ilkesine inanır. Millî devletin görevi adını taşıdığı milletin varlığını devam ettirmek, onu korumak ve yüceltmektir. Millî devlet, ülke ve milleti bölmek isteyen her davranışı yok etmek zorundadır.

İkinci anlamda millî devlet; devletin kendisini meydana getiren milletin bütün fertlerini ve sosyal dilimlerini kucaklamak, onlara eşit bir şekilde hizmet etmektir. Bu anlamda millî devlet, bir hizmet ve refah devletidir.

Millî devlette, devleti yöneten, iktidara sahip olan milletin bütünüdür. Milletin üstünde hiçbir fert, zümre veya sınıf, devleti yönetemez .

MHP'nin 1977 seçim beyannamesinde millî devletten şöyle söz edilmektedir. "Ancak güçlü, dinamik, etkili bir devlettir ki, hızlı ve gerçekçi bir kalkınmayı gerçekleştirebilir. Bizim anlayışımızda iktisadî ve manevî kalkınmanın öncüsü, motoru ve mimarı, millî devlettir".

Partinin çeşitli yayınlarında sınıf sözcüğü kullanılmamaya özen gösterilerek toplumun altı sosyal sınıfa ayrıldığı belirtilir. İşçi, köylü, esnaf, memur, işveren ve serbest meslek sahiplerini kapsayan bu dilimlerden her birine devlet eşit bir şekilde muamele etmelidir. Ayrıca Meclis de bu altı sosyal sınıfın temsilcilerinden oluşacaktır.

Irkçılığı reddeden MHP "millî" ya da "siyasî demokrasi" diye tanımladığı bir sistemi benimsemiştir. Siyasî demokrasi, siyasî hürriyetler rejimidir. Siyasî demokrasi milletin bütün fertlerinin siyasî kararların alınmasına, siyasî organlara (parlâmento, belediye, vs.) seçme ve seçilme şeklinde katılır. Parlâmento siyasî temsil organı olduğundan, gerçek siyasî demokrasiden bahsedebilmemiz için parlâmentoda milleti meydana getiren bütün sosyal dilimlerin temsil edilmesi gerekir .

MHP, tek bir Meclisin üzerinde güçlü yetkilerle donatılmış bir başkanın bulunduğu bir başkanlık sistemi önermekteydi. "Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Bunun için icra gücünün tek elde toplanması gerekir. İcra, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olarak ikiye bölünemez. Türk tarih felsefesi ve töresinde icra organı hiçbir zaman bölünmemiş tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Başkan genel oy esasına göre millet tarafından seçilecek, böylece bizzat millete dayanan daha kuvvetli ve daha demokratik bir sistem meydana gelecektir .

Siyasî demokrasiyi tamamlayan "iktisadî demokrasidir". Türkeş "iktisadî demokrasiyi" bir milletin iktisadî meselelerde serbestçe oy sahibi olabilmesi, memleketin iktisadî kararlarına eşit bir şekilde katılabilmesi" biçiminde tanımlamıştır .

"Millî sektör"ün kurulmasını ve devletin ekonomik alana müdahâlesini zorunlu görmesine karşın "zamanla özel sektörün ağırlık kazandığı bir karma ekonomi"yi savunmuştur. Millî sektörle kastedilen şey; altı sosyal dilimin üretim araçlarına, fabrikalara sahip olmasıyla ortaya çıkacak "devlet sektörü" ve "özel sektör"den başka bir üçüncü sektördür.

Sendika kurma özgürlüğüne karşı çıkan MHP'nin sendika kurma konusundaki görüşünü Türkeş, "Her iş kolunda tek ve mecburi üyeliğe dayanan sendikacılığın kurulmasını öne sürdük" diye özetlemiştir.

Milliyetçi Hareket, her türlü sömürü düzenine karşıdır. Sermayenin emeği sömürmediği sermaye ve emeği millî menfaatler içinde dengeleyen bir düzen taraftarıdır. Emek ve sermaye birbirini yok eden, birbiriyle mücadele eden iki düşman unsur değil, birbirini tamamlayan iki kardeş unsur olarak ele alınmaktadır. Millî kalkınmanın ekonomik, gelişmenin hızla dengeli ve adil bir şekilde gerçekleşebilmesi ancak emek sermaye bütünleşmesiyle mümkün olabilecektir . MHP yabancı sermayeye karşı olmakla birlikte kalkınmanın tasarruf ve yaptırım unsurlarını karşılamak üzere bir işçi tasarruf ve yatırım sandığının kurulmasını öngörmektedir.

Sosyal ve iktisadî alanda dikkati çeken bir diğer yaklaşım da "Tarım Kentleri" politikasıdır. Tarım kentleri birden çok küçük yerleşim birimlerinin (Köy, mezra gibi) bulunduğu bölgelerde coğrafi ve iktisadî şartlara göre belirlenecek ve en azından temel kamu hizmetlerinin (idarî, sağlık, eğitim vs.) düzenli ve yeterli olarak götürülebileceği merkezler oluşturmak fikrine dayanmaktadır. Taşrada refahı ve gelişmeyi sağlamanın bir yolu olarak düşünülen "Tarım Kentleri Projesi"nin şehir hayatını doğrudan etkileyecek bir tarafı da bulunmaktadır. Projenin uygulanmasının tabiî sonucu olarak hızlı ve düzensiz şehirleşme sorununun çözümü kolaylaşacaktır. Çünkü taşrada tarım kentlerinin gelişmesi şehre göç ihtiyacını azaltacaktır. Bu konu 1970'lerin CHP yönetimince "Köy Kent" 1990'larda DYP-CHP koalisyon hükûmetince "Merkez Köyler" adı altında tekrar gündeme getirildiği görülmektedir .

Köylerin kalkınması için devletin yardımı yanında kurulacak olan Köy Yatırım ve Tasarruf Sendikalarının büyük yararlar sağlayacağı düşünülmüş, diğer taraftan köylerin ekonomik kalkınmasında vasıta olabilecek ikinci bir yol olarak toprak reformunun tatbiki ve kooperatiflerin hayata geçirilmesi vurgulanmıştır. Toprak reformu ile parçalanmış tarım topraklarının birleştirilmesi sağlanacak, ayrıca toprağı az veya hiç olmayan köylülere toprak verilecektir. Kurulacak Köy Tarım Kooperatifleri ile tarım işletmeciliğinde gerekli olan teknik araçlar ve krediler dağıtılacaktır. Bu kooperatifler pazarlama görevini de yürüteceklerdir.

MHP görüldüğü gibi köy ve köylüye büyük önem vermektedir. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu oluşturan köylerimizin kalkınması için geliştirmiş olduğu politikalar oldukça isabetlidir.

1977 seçimleri öncesi 4 Haziran 1977'de radyoda yaptığı bir konuşmada Alparslan Türkeş "Türkiye'yi ... kısa zamanda dünyanın en ileri milleti hâline getirmenin mücadelesini vermekte olan MHP, 100 milyona ulaşacak nüfusla zengin ve dış Türkleri kollayacak güçlü bir Türkiye'yi hedef olarak göstermekteydi. MHP uluslar arası anlaşmalara sadık olduğunu söylemesine karşın "Ortak Pazar" köleliğine gerek ekonomik, gerek siyasî nedenlerden dolayı, kesinlikle karşı çıktığını açıkça belirtmişti. Türkçü milliyetçi niteliğin bir başka sonucu Türk törelerinin, geleneklerinin korunmasına verilen önemde kendini gösterir. "

Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri ileri sürmektedir. "Biz vicdanların hür olacağı din ve mezhep çatışmalarının bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket din ve vicdan hürriyetinin baskıdan azade olmasını dinin devlete, devletin de dine müdahâle etmemesini savunur. Lâikliğin anlamı budur, hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir .Din ve vicdan hürriyetini savunan MHP; lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine karşı çıkmaktadır.

MHP programında ilân ettiği temel hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak insanımızın eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını öncelikle ele almakta ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin teminatı olarak görmektedir .

MHP'nin eğitim politikası iki amaca yönelmektedir:

a- Eğitimin millileşmesi

b- Eğitimin modernleşmesi

Eğitimin millileşmesi demek eğitimin millî kültür ve gelenekleri genç nesillere benimsetmesi demektir. Bu gayeyi gerçekleştirmek başta dil, din, sanat, ahlâk olmak üzere bir milletin kültürel geleneklerini genç nesillere taşımasını sağlayabilmekle mümkün olur.

Eğitim sadece millî kültür değerlerini genç nesillere benimsetmekle kalmamalı, aynı zamanda da gençlerin çağdaş medeniyetin (Endüstri ve tekniğin) talep ettiği bilgi ve maharetlerle donatmalıdır .

Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri ileri sürmektedir. "Biz vicdanların hür olacağı din ve mezhep çatışmalarının bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket din ve vicdan hürriyetinin baskıdan azade olmasını dinin devlete, devletin de dine müdahâle etmemesini savunur. Lâikliğin anlamı budur, hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir .Din ve vicdan hürriyetini savunan MHP; lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine karşı çıkmaktadır.

MHP programında ilân ettiği temel hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak insanımızın eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını öncelikle ele almakta ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin teminatı olarak görmektedir .

MHP'nin Nüfus Politikası:

MHP'nin Nüfus Politikası da hayli ilgi çekici hususlar veya görüşler ihtiva eder; Çeşitli neşriyatlarında nüfus kontrolüne emperyalizmin bir oyunu olarak bakmıştır. Ülkemizin, yüz hatta iki yüz milyon insanı besleyebileceğini savunmuştur. Milletler arası politikada bir devletin kuvvetini gösteren üç unsurun ülke büyüklüğü, ekonomik kalkınma ve nüfus çokluğu olduğunu belirten parti, ülkemizin yeteri büyüklükte olması dolayısıyla nüfusunun artışıyla, Türkiye'nin dünya politikasında önemli bir yer işgal edeceğine inanır. Ayrıca çoğalan nüfusla iktisadî politika iyi değerlendirildiği takdirde kalkınma hızımızın artacağını iddia eder. Aile plânlaması çalışmalarında gerekli düzenlemeler yapmayı hedef edinen MHP, kürtaj ve insan vücuduna zarar verecek her türlü olumsuz uygulamaların da karşısındadır.

MHP kuracağı devlette tehlikeye uğrayan herkese ne olursa olsun insan haysiyetine yaraşır, asgarî gelir garantisi ve azamî sağlık garantisi tanıyacağını belirtir. Bunlar "millî sosyal sigorta" ve "millî sağlık hizmeti teşkilâtları"nın kurulması ile gerçekleştirilecektir .

MHP'nin fikir sisteminde ağırlıklı bir yere sahip olan "güçlü iktidar" ve "millî devlet" kavramları taraflı ve kasıtlı çevreler tarafından anlamsız bir şekilde faşizm ile mukayese edilmiştir.

Bu değerlendirmelerde faşizmdeki anahtar kavramın başlı başına devlet olgusu olduğu göz ardı edilmektedir . Faşizme göre; insanların hakları devletin onlara verdiklerinden ibarettir. Vatandaşların canı da malı da devletindir. Faşizmde vatandaş devlet yararına çalışır. Devlet milletin ve onun hayatının tümünü yönetir. Tek bir parti idareyi ele geçirir. Bu parti askerî disipline tâbidir. Devlet bir şefin elindedir . MHP fikriyatında ise devlet millet için vardır ve devleti yaratan millet gerçeğidir, millî birlik bilincidir . Parti programında bu konuyu doğrulayan şu görüşlere yer verilir:

Milletimiz için "millet" ve "devlet" kararları ayrılmaz bir bütünün iki aslî unsurudur. "Millet" olarak var olabilmek temel hedeftir Bunun yegâne vasıtası ise kudretli bir devlettir.

MHP, devralınan tarihî mirasına bağlı olarak devlet varlığının tartışılamayacağını kabul ve ilân eder. Devletin, milletin duygu, düşünce ve temayüllerini temsil etmesine, maddî ve manevî değerlerini iç ve dış tehditlere karşı korumasına, milletimizi millî ülküler etrafında birleştirmesine kesinlikle inanır ve devleti, milletin hizmetinde görür. Devleti yönetenlerin kendilerini milletimizden üstün ve milletimizi güdülen sürü olarak görmelerini de açıkça reddeder . Sadece bu cümle bile faşizmin diktatörlük vasfına karşı oluşun bir ifadesidir.

MHP "devlet-millet" zıtlaşmasını değil "devlet-millet" bütünleşmesini savunur. Milletimizin ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünün korunmasını; hürriyet, barış, kardeşlik ve refahın sağlanmasını, yalnızca milletin hizmetkârı kudretli ve fakat adil, her türlü anarşiyi terörle değil, insanî ve millî politikalarla ortadan kaldıran, insan haklarına kesin saygılı, millî demokratik hukuk devleti ile sağlanabileceğine inanır .

MHP'nin toplumu altı sosyal dilime ayırması ve iktidarın bu altı meslek grubunu kendi görüşleri doğrultusunda "korparasyonlar" biçiminde örgütleyerek ülkeyi yönetmeyi amaçlaması, toplumu aynı anda hem parçalama hem de birleştirme işlevini üstlendiğinin gözlenmesi faşizme benzetilmesine sebebiyet verebilmektedir.

MHP'nin toplumu altı sosyal dilime ayırırken bunu sınıfsal bir yaklaşımla gerçekleştirmemiştir. Burada amaç toplumda var olan her meslek grubunun parlâmentoda temsilini sağlamaktır. Sadece belli bir grubun (işçi, sermeyadar vs.) sözcülüğünü yapmayıp tüm toplumun çıkarlarını korumayı görev bilmiştir.

Faşizmin en önemli vasıflarından biri kadın aleyhtarı bir rejim olmasıdır. Kadınlara karşı büyük bir güvensizlik gösterir ve kadınları hor görür. Oysa MHP programını incelediğimizde böyle bir niteliğe kesinlikle rastlanamamaktadır. MHP, "Kadını ve haklarını savunmak ve kadını erkeği ile beraber saygı gören bir varlık olarak korumak gerektiğine" inanmaktadır.

MHP hem faşizmi hem de nasyonal sosyalizmi reddeder. Tek partici, ırkçı, antidemokratik ve kapitalist olmaları bu rejimleri demokratik milliyetçilikten ayırır. Çünkü demokratik milliyetçilik, hür seçimlere, çok partili sisteme, demokrasiye, millî iradeye ve Türk milletine has bir toplumculuğa inanır .

MHP, ırkçı ve Turancı bir görüşe sahip olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Eleştiriler karşısında verilen cevap ise şöyledir: Türk milliyetçiliği fikri bir kültür hareketi olduğu için ırkçılığı, halka dayandığı, halkın millî ve manevî değerlerinden kaynaklandığı için her türlü otoriter rejimleri reddeder.

Erdoğan Teziç, "Batı taklitçiliğine ya da yabancıların hazırladığı reçetelere karşı çıkarken millî bünyemize uymayan parlâmenter sistem yerine başkanlık sistemi önerdiğini, bu sistemin ilk kez kapitalist bir ülke olan ABD'de ortaya çıktığını ve ancak bu ülkede uygulanabildiğini" iddia ederek MHP'nin "başkanlık sistemi" konusundaki görüşlerini eleştirmektedir. Teziç'in yanlı bir şekilde yaptığı anlaşılan bu tenkidinden, Türk tarihini lisans seviyesinde dahi idrak edemediği anlaşılmaktadır. "Başkan" kelimesi ve kavramı Türkler tarafından 11. yüzyıldan itibaren bilinmekte ve kullanılmaktaydı. Türk tarihinde bugünkü modern manada bir "başkanlık sistemi"nden bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, "hakan, sultan, padişah, başkan" gibi adı her ne olursa olsun devletin başında bulunan şahıs hiçbir dönemde sorumsuz olmamıştır. Kurultay, Kengeç Meclisi, Töre gibi çoğulcu sistemi hatırlatan müesseseler ile padişah iradesi hemen hemen her dönemde sınırlanmıştır.

Ayrıca Türklerde başa geçen hakan veya sultan daima milletine hizmet etmek için vardır. Bu davranış biçimi Türk devlet anlayışında daima mevcut olmuş ve bir gelenek olarak yerleşmiştir.

Sonuç olarak tüm görüş ve eleştiriler ne şekilde olursa olsun Milliyetçi Hareket Partisi prensipleri ve ideolojisi ile bir realitedir.

MHP özellikle gençlik kesiminde yaygın bir biçimde örgütlenmiştir. Partinin yandaş örgütü olan "Ülkü Ocakları" en önemli teşkilâtıdır.1965'ten sonra partinin gençlik kolları "Ülkü Ocakları Derneği" adı altında teşkilâtlanmaya başladı. 1978 yılında Ankara Valiliği, Ülkü Ocakları hakkında suç duyurusunda bulununca dernek feshedilip yerine Ülkücü Gençlik Dernekleri kuruldu. Bu dernek, 1980 yılında faaliyetlerini durdurmuştur.

MHP, gençlikten başka çeşitli toplumsal kesimleri kapsayan bir dizi ülkücü kuruluş oluşturmuştu. Milliyetçi İşçi Sendikaları, Ülkücü Polisler Derneği, Ülkücü Kamu Görevlileri Güçbirliği Derneği, Ülkücü Öğretmenler Birliği Derneği, Ülkücü Esnaf ve Sanatkârlar Derneği, Ülkücü Köylüler Derneği gibi.

Partinin resmî organı Hergün gazetesi ve onu destekleyen diğer gazeteler ise Ortadoğu, Bayrak ve Millet'tir. MHP'yi destekleyen dergiler ise şunlardır: Töre, Devlet, Bozkurt, Ocak, Genç Arkadaş, Ülkü Tek, Yiğit Köylüm, Millî Hareket, Türkiye ve Dünya vb .

1970-1980 Döneminde MHP'nin Siyasî Faaliyetleri

1969 seçimlerinden sonra ülkedeki tansiyonun yavaş yavaş yükseldiği görülür. İktidarda olan Adalet Partisi içerisinde de toplumsal yapıdan kaynaklanan önemli bir bunalım oluşuyordu. Sonraları Demokratik Parti olayına yol açacak bu bunalım 1970 bütçe oylamasında kendini göstermiş ve Demirel'in bütçesi kendi partisinin milletvekillerinin ret oyu ile kabul edilmemiştir. İzlenen ekonomik politikalar sonucunda pahalılık baş göstermiş, petrol krizi, öğrenci eylemleri, silâhlı hareketler vb. olaylar ülkeyi yeniden bir darbenin eşiğine sürüklemişti.

Sonuçta 12 Mart 1971'de Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanlarına ortak bir muhtıra vererek "12 Mart Rejimi" diye anılan dönemi başlatmışlardı.

1971-1973 yılları arasında partiler üstü hükûmetlerin faaliyetlerini görüyoruz. Geliştirilen formüle göre CHP'den istifa ederek ve partiler üstü bir başbakan olarak görevlendirilen Nihat Erim 5'i AP'li, 3'ü CHP'li, 1'i MHP'li 8 siyasetçi ile kabineyi kurmuştur.

Nihat Erim, ikinci hükûmetini 11 Aralık 1971 günü kurmuş ancak 22 Mayıs 1972 tarihine kadar 5 ay devam edebilmişti. Ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetmek isteyen Nihat Erim'in bu isteği parlâmentoda kabul görmeyince Erim görevinden istifa etmiştir.

Daha sonra Ferit Melen ve Naim Talu hükûmetlerini görmekteyiz.

Naim Talu hükûmeti bir geçiş hükûmetidir. AP ve CGP koalisyonundan oluşur ve hedefi ülkeyi genel seçimlere götürmektir. Muhalefette ise CHP'nin yanı sıra MSP, DP, TBP, MP ve MHP yerlerini almaktaydılar. 12 Mart döneminden sonra siyasete dönüş 14 Ekim 1973 seçimleriyle gerçekleşmiştir. Seçim sonuçlarına göre; CHP oyların %33'ünü alarak 185 milletvekilliği çıkartmıştır . MHP ise oy oranını %3.4'e, milletvekili sayısını da birden üçe yükseltmiştir. MHP listesinden milletvekili seçilenler Alparslan Türkeş, Mustafa Kemal Erkovan ve Ali Fuat Eyüpoğlu'dur. MHP yönetiminin bu seçimlerde Mecliste grup kurma beklentisi olmasına rağmen bu hedefe ulaşılamamıştır.

Bu seçimlerden sonra hiçbir partiye tek başına hükûmeti kurma imkânı doğmadığından uzun pazarlık dönemi başlamıştır. Sonuçta 26 Ocak 1974'te CHP ile MSP, Bülent Ecevit'in başkanlığında bir karma hükûmet kurabilmişlerdir. Fakat Kıbrıs müdahâlesi sonrasında koalisyon ortakları arasında çıkan anlaşmazlık Bülent Ecevit'in istifasıyla sonuçlanmıştır. Bu istifadan sonra güvenoyu alamamasına rağmen Sadi Irmak yeni hükûmet kurulana kadar ülkeyi yönetmiştir.

Nihayet 31 Mart 1975'te Demirel başkanlığında kurulan Adalet Partisi, Millî Selâmet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi dörtlüsünden oluşan ilk "Milliyetçi Cephe Hükûmeti" 218'e karşı 222 oyla güvenoyu almıştır.

MHP'nin siyasî arenada etkin rol oynaması bu hükûmetin kurulmasıyla başlamıştır. MHP Mecliste iki bakan ile temsil edilmiştir. Bu bakanlar; Alparslan Türkeş ve Mustafa Kemal Erkovan'dır.

Bir süre sonra partiler hükûmet icraatlarında birbirlerinin aleyhine hareket etmeye başlamışlardır. Ülkede hem ekonomik hem de sosyal durum kötüye gitmekteydi. Enflâsyon yukarı tırmanırken, terör olaylarında artış görülmekteydi.

1 Mayıs 1977'de İstanbul Taksim'deki kutlamalarda 37 kişinin ölümü ve birçok kişinin yaralanması anarşi olaylarının tırmandığının en önemli delilidir. Terör olaylardaki artış 1977 seçimlerinin dört ay öne alınmasına sebep olmuştur.

Bu ortam içerisinde yapılan1977 seçimlerinde, CHP %41 oy oranı ile 213 milletvekili çıkarmıştır. MHP ise %6.4 oy oranı ile 16 milletvekili kazanmıştır . Bu milletvekilleri şunlardır; Alparslan Türkeş, Necati Gültekin, İhsan Karaçam, Mehmet Irmak, Tahir Şaşmaz, Nevzat Kösoğlu, Cengiz Gökçek, Turan Koçal, M.Yusuf Özbaş, Mehmet Doğan, Agâh Oktay Güner, İhsan Kabadayı, Sadi Somuncuoğlu, Ali Gürbüz, Faruk Demirtola, Ömer Çakıroğlu ve Ali Fuat Eyüpoğlu.

Bu sonuçlar karşısında hükûmeti kurma görevi Ecevit'e verilmiştir. Ecevit'in kurduğu azınlık hükûmeti güvenoyu alamayınca 22 Temmuz 1977'de AP, MSP ve MHP'den oluşan II. Milliyetçi Cephe Hükûmeti kurulmuştur. Bu defa MHP kabinede beş bakanlık elde etmiştir.

MHP'nin bakanları şunlardır; Alparslan Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, A.Oktay Güner, Cengiz Gökçek ve Gün Sazak .

II. Milliyetçi Cephe Hükûmeti gensoru ile düşürülen ilk hükûmet unvanına sahiptir. Daha sonra Ecevit'in kurmuş olduğu hükûmet yine Ecevit'in istifasıyla sonuçlanmış ve Demirel'in azınlık hükûmeti kurulmuştur. Bu hükûmetin kurulmasında MSP ve MHP'nin büyük desteği söz konusudur. Yeni hükûmetin kurulmasına rağmen ülkede istikrar sağlanamamış, siyasî bunalım da her geçen gün artmış ve sonuçta 12 Eylül darbesi gerçekleşmiştir.

 

 
  toplam 15742 ziyaretçiziyaret etti  
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol